Merkez Bankası’nın faiz artırımına tepkiler yoğunlaşıyor. MÜSİAD: Artış, Ekonomide daralmaya neden olacak. ATO: Faizlerin yükselmesinin sorumluluğu hükümete ait
İSTANBUL - Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, faiz oranlarındaki artışın, enflasyonu kontrol altına almaktan ziyade, ekonomide bir daralma ve istihdam kaybına sebebiyet vereceğini düşündüklerini belirtti.
Vardan, Merkez Bankası Para Piyasası Kurulunun faiz artırımına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, faiz artışının, enflasyonu frenlemek yerine piyasalarda daraltıcı yönde yeni bir baskı ve sıkıntı unsuru olabileceğini öne sürdü.
'Enflasyona katkısı olmayacak'
Enflasyonu düşürmeye katkısı olmayacağını tahmin ettikleri bu artışın, reel sektörde yeni sıkıntıları oluşturabileceğinden endişeli olduklarını ifade eden Vardan, iç piyasada zaten talep daralması sorunu olduğunu, şimdi faizlerdeki bu artışla bu sorunun daha da büyüyeceğini savundu. Merkez Bankası’nın son zamanlarda yaptığı açıklamaların faiz artırımına gideceği izlenimi verdiğini belirten Vardan, şunları kaydetti:
"Nitekim, uzun bir aradan sonra faiz oranlarını 0,50 puan artırdı. Bu artışın gerekçesi olarak global çalkantı ve enflasyonun yükselmesi olarak gösteriliyor. Tabii ki, TCMB’nin görevinin fiyat istikrarını korumak olduğunu biliyoruz. Ancak bu artışın arz ve ithal odaklı enflasyonu durdurmasını veya düşürmesini beklemek pek gerçekçi görünmüyor. Çünkü dünyada ve Türkiye’de yaşanmakta olan enflasyonun arz şokuna dayalı bir enflasyon olduğunu ve faiz oranlarındaki bu artışın enflasyonun kontrol altına almaktan ziyade, ekonomide bir daralma ve istihdam kaybına sebebiyet vereceğini düşünüyoruz. Merkez Bankası’nın fiyat istikrarıyla beraber ekonomideki büyümeyi de dikkate alması gereklidir diye düşünüyoruz."
ATO: İşsizlik sorunları daha da ağırlaşacak
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün de Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri yükseltmeye başlamasının, ’ekonomideki durgunluk ve işsizlik sorunlarını daha da ağırlaştırarak içinden çıkılamaz hale getireceğini’ savundu.
Sinan Aygün, Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun kısa vadeli faizleri 0,5 puan artırarak, gecelik borçlanma faizini yüzde 15,75 , borç verme faizini de yüzde 19,75’e çıkarmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, ekonominin büyüme hızının düştüğü, işsizliğin yükseldiği bir dönemde faiz oranlarının yükseltilmesinin, büyüme hızını iyice yavaşlatıp, işsizliği daha da artıracağını ifade etti.
Aygün,"Ekonomideki büyüme geçen yıl yüzde 5’in altına inmişti, bu yıl da yüzde 4’ün altına iner. İşsizlik en son yüzde 11,6’ya yükselmişti. Bundan sonra yüzde 12-13’ü zorlar" dedi.
Hükümetin, "faiz ve enflasyon beni ilgilendirmez" havasında olduğunu ve faiz artırımı nedeniyle bir kesimin Merkez Bankasını suçladığını ifade eden Aygün, "Merkez Bankası faiz oranlarını artırmadan önce Hazine’nin iç borçlanma faizleri zaten yüzde 20’yi bulmuştu. Merkez Bankası’nın bu kararını onaylamamakla birlikte faiz oranlarının yükselmeye başlamasının sorumluluğunun da hiçbir ekonomik politikası olmayan hükümete ait olduğunu vurgulamak istiyorum" dedi.
'Yapısal önlemler alınmalı'
Aygün, enflasyonun geldiği bu noktadan daha aşağıya indirilmesinin para politikalarıyla mümkün olmadığını, hükümetin yapısal ekonomik sorunların çözümü konusunda adım atarak enflasyonun düşürülmesine destek olması gerektiğini söyledi.
Merkez Bankasının faiz artırımına enflasyonu kontrol altına alabilmek amacıyla gittiğini açıkladığını belirten Enflasyonun yükselmeye başlamasında, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışların yanı sıra döviz kurlarında son aylarda yaşanan dalgalanmaların fiyatlara yansımasının da etkili olduğunu belirten Aygün, şunları söyledi:
'Faiz arttı diye dünya enerji fiyatları düşmez'
"Türkiye’de faiz oranlarını artırarak dünya enerji fiyatlarını düşüremeyeceğimize ve faiz yüksek diye halk daha az gıda tüketmeyeceğine göre, faiz artırımının asıl hedefinin sıcak para olduğunu söyleyebiliriz. Aynı olayı Haziran-Temmuz 2006’da da yaşamıştık. Şimdi yeniden yaşıyoruz.
O dönemde yapılan faiz artırımı da yatırımları azaltıp, ekonominin büyüme hızını düşürüp işsizliği artırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Şimdi de yaramayacak. Türkiye ne ekonomik büyümeden ne de fiyat istikrarından vazgeçebilir. İkisinin bir arada gerçekleştirilebilmesi için de yeni bir ekonomik programa ihtiyaç var. Bu ihtiyacı görmezden gelerek alınacak bütün kararlar Türk halkına zarar verir."