Bugünlerde herkesin canı sıkkın. Tedirginlik diz boyu. Siyasetin nereye gideceği kuşkusuz önemli bir mesele. Benim bulunduğum ortamlarda ise daha çok ekonomide neler olabileceği konuşuluyor. 2001 yılındaki iktisadi krizin tortusunun henüz hafızalardan silinmemiş olduğunu gözlüyorum. Ortam gerilince hemen '2001 gibi bir kriz olur mu' sorusu gündeme geliyor.
Kendi adıma 2001 yılında yaşadığımız sert, derin, yaygın ve fazlasıyla kırıcı krize benzer bir gelişmenin bugünün koşullarında pek olası olmadığını düşünüyorum. Bu görüşüm üç farklı düzlemde, konjonktür, ekonomik yapı ve iktisat politikaları bağlamında, bugünkü koşulların 2001'den farklı olduğunu düşünmemden kaynaklanıyor.
2001 krizi, ana karakterini fiyat istikrarsızlığı ve zayıf büyüme performansının belirlediği bir konjonktürde pişmiştir. Dolayısıyla ekonomiyi 2001'e götüren iktisadi koşullar 'yüksek enflasyon, düşük büyüme' konjonktürü olarak tanımlanabilir. Bugün koşullar farklıdır. Enflasyon kontrol altına alınmış, hızla düşürülmüştür. Öte yandan, beş yıl süren görece hızlı ve istikrarlı büyüme temposu 2001 sonrası konjonktüre ana karakterini veren önemli bir gelişmedir. Yani, ekonomiye 'düşük enflasyon, hızlı büyüme' konjonktürü hâkim olmuştur. Bu konjonktürde 2001 türü bir kriz pişmez.
Ekonomiyi bugüne getiren siyasi konjonktür de 2001'e giden yolda egemen olan siyasi konjonktürden farklıdır. 2001 öncesi dönem, ekonomiye uzak siyasi iktidarlar ve akut siyasi istikrarsızlıkla tanımlanabilir. Bugün bozulma sinyalleri ortaya çıkıyor gibi görünse de, 2001 sonrası döneme ekonomiye odaklı siyasi iktidar ve göreli bir siyasi istikrar konjonktürünün hâkim olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu da 2001 türü krize yatkın bir iklim değildir.
* * *
2001 öncesi ve sonrası arasındaki en önemli farkın krizde sert kırılmaya neden olan bazı bozuk yapıların onarılması olduğunu düşünüyorum. Banka sistemi ve kamu finasman yapısı bu bağlamda öne çıkan yapılardır. Krize giden yolun önemli bir özelliği kamu dengesindeki hızlı bozulma, yüksek kamu açığı, hızlanan borç dinamiği ve büyüyen kamu borçlarıdır. Yolun sonunda ekonomi borçlarını çeviremeyeceği bir konuma gelmiştir. Bu, kriz öncesinde, ekonominin taşıdığı en önemli risklerden, yani kırılma noktalarından birisini oluşturmuştur. Kriz sonrasında en ciddi onarım kamu maliyesinde yapılmıştır. Bu gün itibariyle kamu dengesi, kamu finansmanı ve kamu borçları kırılma ve kriz üretecek konumun çok uzağındadır.
2001 krizinin yüksek kırılma potansiyeli kazanmasında banka sisteminin yapısındaki zafiyetler başrolü oynamıştır. Krize giden süreçte banka denetimi savsaklanmış, bankaların sermaye yetersizliği, kur riski gibi olmaz riskleri üstlenmesine göz yumulmuştur. Sonuçta sistem buradan patlamış ve yaygın bir kırılma ortaya çıkmıştır. Bugün banka sistemi konsolide edilmiş, denetim sıkılaştırılmış, riskler asgari düzeye çekilmiş, disiplin sağlanmıştır. Bu açıdan da ekonomide 2001 türü bir kırılganlık söz konusu değildir.
* * *
2001 sonrasının önemli bir başka özelliği de iktisat politikalarında adeta radikal bir dönüş olmasıdır. Bu bağlamda konumuz açısından iki noktanın altını çizmek yeterli olacaktır. Birisi, iktisat politikalarının popülist heveslerin ötesine taşınıp, bir program disiplininin içine yerleştirilmesidir. Bunda belki dış etkenlerin zorlaması da söz konusu olmuştur ama ekonominin kırılganlığını azaltan yönde bir gelişme olduğunda kuşku yoktur.
İkincisi ise para otoritesinin (Merkez Bankası) bağımsızlık kazanması ve küreselleşmenin dayattığı üçlemde alan değiştirilmesidir. Bunun sonucu para politikasına sahip çıkılması ve döviz kuru rejiminin bütünüyle serbestleştirilmesidir. Para politikasına sahip çıkılması istikrar açısından önemli katkı sağlarken, kur politikasının serbestleştirilmesi dışarıdan gelecek darbelere karşı gerekli esnekliği sağlamıştır. Özellikle dış açığın yüksek boyutlara çıktığı ve ulusal paranın aşırı değerlendiği ortamda serbest kurun dış şoklara karşı önemli bir yumuşatıcı rolü oynadığını ve ekonomiyi sert kırılmalardan koruduğunu düşünüyorum.
Bu değerlendirmeler ekonomide şu anda 2001 türü sert bir kriz olmayacağını söylüyor. Bu önümüzdeki dönemde ekonomide sıkıntı olmayacağı, sarsılmayacağımız anlamına gelmiyor. Bunların pekâlâ olabileceğini son birkaç aydaki gelişmeler zaten bize söylüyor. Üstelik ortamı bozmak için de elimizden geleni yapıyoruz. Önümüzdeki dönemi böyle yönetirsek bir süre sonra belki de bunun tersi yönde bir yazı yazmamız gerekecek
|