Gazetenin ekonomi bölümü patronu Ruhi Sanyer'in dediğine göre yayın akışındaki bir zorunluluk bizim yazının pazar günü yayınlanmasını gerektiriyormuş. Benim de işime gelmedi değil. Günün karmaşası ve gündemin sıkışıklığı içinde yazıyı nasıl yetiştireceğim diye debeleniyordum. Çok memnun oldum diyemezdim tabii ama Ruhi'nin isteği rahatlattı doğrusu.
Rahatladık ama sorunun özü değişmedi. Sonuçta aynı gün içinde yazıyı yazmak gerekiyor. Bu hafta içeride ve dışarıda önemli gelişmeler oldu, açıklamalar yapıldı. Gündem fazlasıyla doldu. Tek bir konu üzerinde ahkam kesmek sanki haksızlık olacak gibime geldi.
Öte yandan, örneğin yeni milli gelir istatistikleri, yeni Fed girişimi vb.gibi bazı konular hakkında da fazlasıyla konuşuldu, yazıldı. İçeride benim önemli bulduğum ama üzerinde pek fazla durulmamış konulara değinen, karışık bir yazı yazma fikri daha iyi göründü.
Buyrun size ortaya karışık bir yazı.
***
Üzerinde pek fazla durulmayan ama benim ilgimi çeken iki konu var. Bunlardan birisi sosyal güvenlik sistemini yeniden düzenleyen yasa ve özellikle bunun sokakta karşılanış biçimi. 2008 yılının ocak ayına ilişkin ilk ödeme dengesi ve cari açık sayılarında önemli tehlike sinyalleri var. Bunu da önemli buldum.
Sosyal güvenlik sisteminin yeniden düzenlenmesi belki de son dönemde yapılan en gerekli ve önemli yapısal düzenleme. Yılların getirdiği birikimli popülist tortu sosyal güvenlik sistemimizde taşınması olanaksız bir yük oluşturmuştu. Sistemin yenilenip, yükün azaltılması gerekiyordu. Şimdi bu yapılıyor. Tabii eleştirilecek yönleri var bu yeni düzenlemenin.
Ayrıntıya ve sayıların büyüsüne çok fazla kapılmaktan kaçınıp, eleştirel değerlendirmenin, son dönemde fazlasıyla geri plana itilmiş olan sosyal devlet anlayışı temelinde yapılmasının daha doğru olacağı kanısındayım. Sosyal devlet tercihinin uzun bir süre fazlasıyla suistimal edilmesinin sistemi içinden çıkılmaz hale getirdiğini biliyoruz. Şimdi sorunun çözümü ortaya konulurken temel bir ihtiyaca cevap veren sosyal devlet tercihinin nasıl formüle edildiği, çözüm yükünün nasıl paylaştırıldığı işin en önemli yanını oluşturuyor. Bu bağlamda bazı değerlendirmeler yapıldı. Ama ses fazla çıkmadı.
Buna karşılık sendikaların tepkisi güçlü ve sert oldu. İş bildiri düzeyini aşıp, eylemli hale geldi. Uzun zamandır ilk kez, sokağın kendi çıkarları doğrultusunda örgütlü bir tepkisine tanık olduk. Bunu önemsiyorum doğrusu.
Ama esas altını çizmek istediğim nokta başka. AKP ilk kez, (hadi sınıf demiyelim) çıkar bağlamında, gözle görünür ve sertleşmeye yatkın bir muhalefetle karşılaşıyor. Hazretler zaten muhalefete karşı pek hazımlı değiller. Gerginlik yönetiminde de pek becerikli sayılmazlar. Bu konjonktürü nasıl yöneteceklerini, şu meşhur siyasi istikrarın başına neler geleceğini merak ediyorum doğrusu.
***
Haftanın bir başka gelişmesi 2008 yılının ilk ayına ilişkin dış ödemeler dengesi rakkamlarının açıklanması oldu. Esas ilgi alanımızı oluşturan cari açıkda yeni bir durum yok. Açık artmaya devam ediyor. Ocak ayı açığı 3.9 milyar dolar, oniki aylık açık ise 38.9 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Pek sürpriz sayılmaz.
Sürpriz yoksa ne diye bu konuyu ön plana çıkartıyorsun diyebilirsiniz. Belki cari açıkta sürpriz yok ama cari açığın finansman kaynaklarına ilişkin görünümden ileriye dönük bazı tehlike sinyalleri okumak mümkün.
Ocak 2008 sayıları kabaca şöyle. Finansmanı gereken cari açık 3.9 milyar dolar. Doğrudan yatırım ve portföy yatırımı kaynaklarından, yani borçlanma yaratmayan fon girişinden sağlanan net finasman 970 milyon dolar. Buna karşılık bankalara gelen mevduat 2.2 milyar dolar, özel sektör borçlanması ise 3.2 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Toplamda 3.9 milyar dolar açığa karşılık 5.37 milyar dolarlık sermaye girişi olmuş. Burada da problem yok gibi duruyor.
Sorun sermaye girişinin dağılımında. Ocak 2008 sermaye girişinin sadece yüzde 18'i borçlanma yaratmayan kaynaklardan. Bu oranın geçtiğimiz bir kaç yılda çok daha yüksek olduğunu biliyoruz. Orandaki yükselmenin finasman kalitesinde düzelme ve cari açığın taşıdığı riske karşı güvence olarak yorumlandığını da hatırlayın. Şimdi nerede ne tür bir problemin gelişmekte olduğunu sezmeye başladığınızı sanıyorum.
Dış ödeme açığımızın finansman kalitesi bozuluyor. Problem bu. Üstelik uluslararası piyasalar hızla bozuluyor. Kredi çöküşü had safhaya ulaştı. Kredi spreadleri neredeyse tavana vurdu. Böyle bir konjonktürde cari açık finansmanının kredi kullanımına daha fazla yaslanmaya başlaması problemin mana ve ehemmiyetini daha da arttırıyor diye düşünüyorum.
Risk zaten vardı, bu gidişle kapıya dayanacak gibi görünüyor. Benden söylemesi.
|