unsal
  Kahire, Nil turu
 

Mısır'da, Devlet başkanı Hüsnü Mübarek'ten sonra en tanınmış kişi kimdir diye bir anket yapsanız Hasan Şaş en ön sıralarda yer alır. Nerede ve hangi Mısırlıya Türk olduğunuzu söyleseniz 'Yavaş yavaş Hasan Şaş' diyor. Kahire'deki sokak satıcısı da Abu Simbel tapınağı gibi ücra bir köşedeki güvenlik görevlisi de aynı şeyi söylüyor.
Yavaş yavaş Hasan Şaş deyiminin nereden kaynaklandığını anlamak için Türkiye'ye dönüşte bir araştırma yaptım. İki teorinin varlığını keşfettim. İlki; Hasan Şaş'ın dünya kupasında gösterdiği performans ve isminin Arapça olması nedeniyle böyle bir deyişin yayıldığını öne sürüyor. Ne var ki bu teori doğruysa yavaş yavaş sözü açıkta kalıyor. İkincisi tam dünya kupası sıralarında Arapça çekilmiş ve Arap ülkelerinde ünlü olmuş Türk yapımı bir porno filminde geçen bir sözden kaynaklandığını iddia ediyor. Yavaş yavaş sözlerine bakınca ikinci teori akla daha yakın geliyor.
Kahire, İstanbul'daki İkitelli semtine benziyor. Bir bölümü modern, daha büyük bölümü ilkel ve kaçak yapılarla dolu bir kent. Binaların damları yok. Üst katta demir filizleri çıkmış. Her an bir kat daha çıkılmaya hazır ve nazır. Mısır'ın taşrası Kahire ile dahi karşılaştırılamayacak kadar fakir ve bakımsız. Kahire ve öteki kentlerdeki trafiği görünce bizdeki duruma şükretmek gerektiğini anladım. Herkes arabasını birbirinin üzerine sürüyor. Rüşvetin adı bahşiş olmuş. Giza'daki üç piramidin çevresine, insanlar üzerine çıkıp zarar vermesin diye, halatla çit çekmişler. Burayı Antikite ve turizm polisleri bekliyor. Polisler, turistlerin halatı indirip basamaklara çıkmasına ve fotoğraf çekmesine yardım ediyor ve karşılığında bahşiş alıyor. Mısırlı kadınların kıyafeti bizimkilere benziyor. Bundan 12 yıl önce gittiğimde böyle bir benzerliği fark etmemiştim. Çünkü o zaman böylesine fark edilecek bir benzerlik yoktu. İlk gittiğimde 'Kahire, İstanbul'un 30-40 yıl önceki haline benziyor' diye düşünmüştüm. Bu kez gittiğimde dehşetle fark ettim ki, İstanbul'un 20 yıl sonraki hali Kahire'ye benzeyecek. Bundan 30 ya da 40 yıl önce Türkiye altyapı (yani yollar, aydınlatma sistemi, köprüler, ulaştırma sistemi vb) açısından orta doğuya, insanlarının görünümü açısından Avrupa'ya benziyordu. Şimdilerde altyapı Avrupa'ya benzemeye başladı ama insanlarımızın görüntüsü orta doğuya benzer oldu.
2006 yılı itibarıyla Mısır'ın milli geliri cari fiyatlarla 107 milyar dolar, kişi başına geliri 1.400 dolar dolayında. Yani aşağı yukarı bizim beşte birimiz bir refah düzeyine sahip. Göstergeler böyle söylüyor. Görüntü de aşağı yukarı bu göstergeleri doğruluyor. 1 YTL, 4 Mısır pounduna eşit. Döviz kuru sabit ama Merkez Bankası fazla gecikmeden arada bir ayarlıyor. O nedenle de sabit kur yöntemine karşın karaborsa söz konusu değil. Bütün satıcılar dolar, avro, Mısır poundu, İngiliz poundu alıyor ve üstünü istediğiniz para cinsinden iade ediyor. Hatta YTL kabul eden satıcılar bile oldu. Buna karşılık alışveriş oldukça zor ve sıkıntılı. Yüksek bir pazarlık yeteneği gerektiriyor. Satıcının 100 pound dediği bir eşyayı 10 pounda almak mümkün. Ama pazarlık bıktırıcı boyutlara ulaşabiliyor. Çoğu kez alacağınız eşyayı elinize veriyor ve geri almıyorlar. Ya alacaksınız ya da zorla geri vereceksiniz. En ilginç alışveriş Nil nehri üzerinde gemi durduğu zaman ortaya çıktı. Çok sayıda satıcı sandalı gemiye yanaştı. Birden geminin yanında yüzer bir pazar kuruldu. Şallar, gömlekler, elbiseler, havlular çıktı ortaya. Herhangi bir şeyi sorsanız hemen dürüp gemiye atıveriyorlar. Almayacağınız malı nehire düşürmeden sandala geri atmak bayağı zor bir iş.
Mısır mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Ölmeden önce görülmesi gereken elli yerden üçü (Giza piramitleri, Luksor Tapınağı ve Abu Simbel Tapınağı) Mısır'da bulunuyor. Mısır'a gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerleri ve Kahire Müzesi'nde görülmesi gereken en önemli parçaları bir başka yazımda anlatacağım.
Eğer Mısır'a gidecekseniz ve eğer imkânı varsa THY ile gitmeyi tercih edin. Mısır hava yolları aslında hiç de fena değil ama ne çare ki Araplar uçakta ayakkabılarını çıkarıyorlar ve inanılmaz bir koku yayılıyor ortaya. Türkler başlıyor başka koltuklara kaçmaya. Uçağın içinde küçük çapta bir göç yaşanıyor. Benim çocukluğumda taşra otobüslerinde olurdu böyle şeyler. Hatta şoför muavininin 'Lütfen ayakkabılarınızı çıkarmayın' diye anons yaptığını hatırlarım.
Mısır gezisinin en iyi yanı nedir diye sorarsanız, önce olağanüstü tarihi eserlerini görme imkânı sunması ve sonra da gezinin sonunda Türkiye'ye dönülecek olması diye yanıtlarım.

 
 
  Bugün 137 ziyaretçi (325 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol