Küresel ölçekte işler karışık. ABD ekonomisinde net üretim kaybı (resesyon) olma olasılığı yükseliyor. Bunun ateşli savunucuları olduğu gibi hâlâ tereddütlü davrananlar da var. İşin ilginç yanı her iki tarafı doğrulayacak veri bulmak da hâlâ mümkün.
İş Yatırım bizler için yararlı organizasyonlar yapmayı sürdürüyor. Bu kez de zamanlamayı doğru yaparak, kökten resesyoncu Nouriel Roubini'yi bizlerle buluşturdu. Roubini tarafında değişen bir şey yok. Resesyonun geldiğini, en az dört çeyrek devam edeceğini ve sert olacağını söylüyor. Dünya ekonomisinde ayrışma (decoupling) falan olmayacağını, ABD krizinin her tarafa bulaşacağını ifade ederek, bizim de bir istisna olmayacağımıza dikkatimizi çekiyor.
Bunlar Roubini'nin bildiğimiz görüşleri. Durgunluğa sürüklenen ABD ekonomisinde uygulanabilecek politikalara ilişkin, yine bildiğimiz ama fazla tartışmadığımız bir dizi görüşü de var. Roubini'ye göre ABD ekonomisinde resesyonu kışkırtan etken likidite yetersizliği sorunu gibi başladıysa da hızla mali sistemdeki batıkların yarattığı 'iflas olasılığı' sorunu haline dönüştü. Kısacası, bugün itibarıyla harcın borcu ödeyememesi (solvency) gibi temelli bir sorun var ortada.
Bu tür bir nedenden kaynaklanan durgunluk sorununu para ve maliye politikaları gibi geleneksel iktisat politikası araçlarını genişlemeci yönde kullanmakla aşmak mümkün değil.
Daha doğrudan müdahaleleri, şirket kurtarmaları vs. devreye sokmak gerekiyor. Zaten FED'in niyeti de resesyonu engellemek falan değil. Finansal çöküşün mümkün olduğu kadar sınırlı kalmasını sağlamaya çalışıyor.
Roubini böyle söylüyor.
* * *
Katılıp katılmamakta serbestsiniz ama kendi içinde tutarlı bir ABD ekonomisi değerlendirmesi bu. Sürecin bize yansıması ve bunu göğüslemek için ne yapabileceğimiz sorusu bizim açımızdan daha önemli kuşkusuz.
Kısacası, üzerimize ağır bir fırtına geliyor, bundan olabildiğince az etkilenmenin çaresini bulmak, ne yapacağımızı belirlemek durumundayız.
Öncelikle nerede olduğumuzu tespit etmek gerekiyor. Fırtınanın bizi olumlu bir konumda yakaladığını söylemek pek mümkün değil. İstikrar odaklı iktisat politikalarımızın eskidiği, çapalarımızın gevşediği, seçim vs. derken politika duruşunun bozulduğu, ekonomi üzerindeki siyasi odaklanmanın kaybedildiği, ekonomi yavaşlarken enflasyondaki katılaşmanın daha da ısrarlı hale geldiği bir evrede yakalanıyoruz fırtınaya.
İki de avantajımızın olduğu söylenebilir. Bunlardan birisi, önceki dönemlere kıyasla ekonominin darbelere karşı daha dayanıklı bir durumda olmasıdır. Belki de henüz çok gelişmemiş olmamızın sonucu olarak, bizim mali kurumlarımız-da ABD'dekine benzer batık sorunlarının olmaması da ikinci bir avantaj olarak sayılabilir.
Dikkat edin, bunlar küresel gelişmelerden etkilenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Etkileneceğiz. Ama bizdeki süreç biraz daha farklı işleyecek ve etkilenme dozumuz yıkıcı ölçeğe ulaşmayacak. Bizim finansal sistemimizde görünür bir solvency problemi olmaması süreci farklılaştıracak, ekonominin yapısının güçlenmiş olması da etkilenme dozunu sınırlayacak.
* * *
Küresel sorunun bize taşınması dış ticaret, dış kaynak girişi ve beklentilerin yeniden biçimlenmesi yoluyla olacak. Bunların tümünün bileşik etkisi ekonomiye güçlü bir durgunlaşma ivmesinin yüklenmesidir. Dolayısıyla bizim sorunumuz mali sistemde zor duruma düşmüş olan firmaların kurtarılması değil, durgunluk eğilimiyle baş edilmesi olacaktır.
Bizim iktisat politikası tercihimizin örneğin ABD'dekinden farklı olabileceği, bizim geleneksel iktisat politikası önlemlerine daha çok yaslabileceğimiz anlamına geliyor bu.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde politika eksenimizi katı bir istikrar arayışından görece gevşek bir yöne kaydırabilme imkânlarımızı gündeme getirip, tartışmalıyız. Dış kaynak girişindeki olası yavaşlamanın özellikle reel sektörde yaratabileceği olumsuz koşulları nasıl telafi edebileceğimizi şimdiden konuşmaya başlamamız lazım. Beklenti bozulmasına karşı önlemleri, örneğin iki kurumsal çapamızı, IMF ve AB ilişkilerimizi nasıl kullanacağımızı, bunun için duruşumuzun nasıl değiştirilmesi gerektiğini düşünmemiz gerekiyor.
Borsa indi, kur bindi heyecanından sıyrılıp, iktisat politikası seçeneklerini konuşmaya başlamanın zamanıdır diye düşünüyorum
|