unsal
  Parasını ne yapacağını soranlara
 

Ekonomi ve finansta vadeler farklıdır. Ekonomide kısa vade denilince 1 yıl, orta vade denilince 1 5 yıl arası ve uzun vade denilince de 5 yılın üstü anlaşılır.
Oysa finansta çok kısa vade an, kısa vade gün, orta vade hafta, uzun vade de aydır. Yani finans, ekonominin vadelerini asır gibi görür. Ekonomik dengelerin çok hızlı değiştiği ortamlarda iki tür yaklaşım sergilenebilir: Ya finansçı gibi davranıp, anlık, günlük kararlar verip hareket etmek tercih edilebilir. Ya da bu hareketleri izleme ve yakalama imkânı yoksa iktisatçı gibi davranıp orta ve uzun vadeli yatırımlar yaparak bu hareketli dönemin geçmesi beklenebilir. Eğer kısa vadede kazanç sağlamak bir tercih olarak ortaya çıkıyorsa döviz kurlarındaki oynaklık en iyi kazanç sağlama kapısı gibi kullanılabilir. Ne var ki bunu yapabilmek için çok fazla konsantrasyon ve sürekli izleme gereklidir. Kritik değişim anlarını yakalamak çok önemlidir.
Buna karşılık bu kadar kısa vadeyle uğraşmanın zorluklarını bir kenara koyup uzun vadede sağlam kalmak tercih ediliyorsa en emin yol yatırım fonlarıdır.
Kısa vadede yatırım değişiklikleriyle para kazanmayı hedefleyenlere önerim bu işin kısa vadeli olduğunu ve arada bir kâr realizasyonu yapmalarının şart olduğunu unutmamalarıdır. Bazen böyle önerilerden sonra zamanında kâr realizasyonu yapmayıp da zarar edenlerle karşılaşabiliyoruz. Buradan bir kez daha belirtiyorum ki bu tür konjonktür değişimi dönemlerinde portföy değişiklikleri sürekli ve esnek olarak yapılmalı. Eğer bunu yapmak istemiyorsanız yatırım fonu almanızı ve rahatınıza bakmanızı öneririm. Kazancınız sınırlı olsa da kafanız rahat eder.
Bu dönem "bizim bu işleri bilen bir arkadaş var onun önerdiği kâğıt" filan gibi önerilerle yola çıkılacak bir dönem değil. Küresel sistemin geldiği bu aşamada bir çeşit kurtlar sofrası düzeni egemen. Böyle bir sofranın çevresinde fazla kalmak kurtlara yem olmakla sonuçlanabilir. Eğer sofradaki yiyeceklerden bir şeyler almaya niyetliyseniz, kurtlar görmeden alın ve kaçın. Kurtlar açken yaklaşmayın sofraya. Onların doyduğuna ikna olduktan sonra çok hızlı olarak gidin
Küresel sistem kötüye gidiyor. Aslında belki de iddia edildiği kadar kötüye gitmiyor olabilir. Ama bunun önemi yok. Önemi olan herkesin durumun kötüye gittiğine inanıyor olması. Yani herkesin beklentilerinin kötüleşmiş olması. Beklentilerin kötüleştiği dönemde gerçekleşmenin iyi olması pek mümkün olmaz. Bu kötüye gidiş Türkiye'yi de etkiliyor.
Eğer Türkiye, cari açığını denetliyor olabilse, siyasal istikrarı koruyor olabilse dünyadaki kadar kötü etkilenmeyebilirdi. Ama ne yazık ki ne cari açığını denetleyebilecek durumda ne de siyasal istikrarını yeniden kurabilecek yeteneği var. Yani Türkiye aslında iki yıl önceki konumunda olsa bu badireyi hafif atlatabilirdi. Artık böyle bir imkân yok. Önümüzdeki son tutunma dalı olan IMF seçeneğini de kullanamayacağımız anlaşılıyor.
Bu köşeyi okuyanlar biliyor. Ben her Çarşamba Sarıyer pazarını gezerim. Hem alış veriş yapar hem de esnafla sohbet ederim. Esnafın görüşleri benim açımdan her türlü güven endeksinden daha önemlidir. Çünkü esnaf, çoğunluğu itibariyle bu iktidarın aldığı oyların sahibidir. Son birkaç haftadır şikâyetler en üst düzeye çıkmış bulunuyor. Şikâyetleri ikiye ayırmak gerek. Bir grup, iktidarın eskisi kadar faal ve yararlı işler yapamadığını, öteki grup da iktidara iş yaptırılmadığını söylüyor. Hangi grubun daha kalabalık ya da haklı olduğunun hiçbir önemi yok. Önemli olan esnafın mutsuzluğunun yükseliyor olması. Geçen yılın yarısı kadar iş yapamadığını söyleyenlerin sayısı giderek artıyor.
İnsanların beklentileri kötüleşiyorsa ve bu kötüleşmenin nedeni olarak içeride olup bitenler görülüyorsa YTL daha da değer kaybedecek demektir.

 
 
  Bugün 156 ziyaretçi (364 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol