unsal
  Hangi sosyal güvenlik?
 

Bugünlerde en çok tartışılan konuların başında sosyal güvenlik reformu geliyor. Ben sosyal güvenlik reformu denildiğinde birkaç konuya bakarım: (1) 25 yılını doldurmadan emekli olan erkek veya 20 yılını doldurmadan emekli olmuş kadınların durumu ne olacak? Çünkü milletvekili olarak böyle birtakım ayrıcalıklardan yararlanmış insanlar var. Yani bunlar düzeltilecek mi? Birileri 25 yıldan az çalışarak emekli olmuş bulunan kişilerin bu haklarını kaldıracak mı? Yoksa geçmişte yapılmış olan bu tür yasaların etik kuralların arkasına dolanma işlemleri müktesep hak diye korunmaya devam edecek mi? (2) Hem emekli maaşı alıp hem de ücret karşılığı çalışanlar ne olacak? Bu kişilerin emekli maaşları çalıştıkları sürece kesilebilecek mi? Çünkü bir insan tanım gereği hem emekli hem çalışan olamaz. (3) Emekli olanlara devletin bakmakla yükümlülüğü çalıştığı süreyle sınırlandırılacak mı? Yani eğer 25 yıl çalışmışsa devletin en fazla 25 yıl bakma zorunluluğunda olması yolunda bir değişiklik yapılabilecek mi? Yoksa 25 yıl çalışana devlet 50 yıl bakmaya devam edecek mi? (4) Emekli haklarının babadan oğla devri önlenecek mi?
Bu soruların yanıtı evet ise ben reform yapılacağına inanırım, hayır ise 65 yaş, 9 bin gün gibi ayrıntılara aldırmam. Çünkü reform denilen şey ile düzenleme denilen şey farklıdır. Reform, müktesep ama haksız edinilmiş hakları da düzenler. Oysa düzenleme bugünden yarına yeni kurallar getirir. Yani geçmişle ilgilenmez. Ne var ki geçmişte yapılan haksızlıklar ortada dururken ve birileri haksız yere yüksek emekli maaşları alırken reform yapılamaz. İnsanlar sokaklara iner ve yürüyüş yapar.
Sosyal güvenlik reformu yapılacağına milleti inandırmanın ve onların desteğini alabilmenin bir tek yolu vardır: Milletin vekilleri, millet ile aynı koşullarda emekli oluyorlarsa millet yapılanın doğru olduğuna inanır. Bununla da yetinmez, geçmişteki haksızlıkların, yapılan ayrıcalıkların düzeltilmesini bekler. Millet 25 yılda emekli olurken milletin vekilleri çok daha kısa sürede emekli olabilme hakkına sahip olabiliyorsa insanlar reform yapıldığına inanmazlar ve sokağa dökülürler.
1997 yılında ben Hazine Müsteşarıy'ken sosyal güvenlik reformu yine gündemdeydi. O zaman da sistemin artık bu yükü taşıyamayacağı, böyle giderse batacağı söyleniyor ve reform paketi hazırlanıyordu. Aynen buna benzer bir demeç vermiştim basına, ve kıyamet kopmuştu. Milletvekilleri ve emekli milletvekilleri beni suçlamışlardı. Reform yapılamadı. Çünkü hiç kimse kendisiyle ilgili bir düzenleme yapılmasını istemiyor, hep başkasıyla ilgili düzenlemeler konusunda akıl veriyordu. Reform, reformu yapacak olanın fedakârlığıyla başlarsa yapılabilir. Öyle olmayınca da ya yapılamaz, ya da yapılan şey reform olmaz. Aradan 11 yıl geçmiş, biz hâlâ reformu konuşuyoruz.
Bu arada sistem de batmadı.
Ben sosyal güvenlik reformu denildiğinde önce milletvekillerinin nasıl emekli olacaklarına, sonra da eskiden 25 yıldan az çalışıp da emekli olmuş olanlar için birtakım düzenlemeler yapılıp yapılmayacağına, haksız yere fark yaratılarak alınmış emekli aylıklarının orantı yoluyla düşürülüp, düşürülmeyeceğine ya da en azından hizmet yılları eşitlenene kadar sabit tutulup tutulmayacağına bakarım. Eğer bu alanlarda bir şeyler yapılmıyorsa çıkan düzenlemeye reform demem. Bu anlattıklarım belki de sosyal güvenlik yükü içinde çok yer tutmuyor ama önemli olan onların sembolik yüküdür.
Bir de aklıma gelmişken ekleyeyim, reform dediğiniz 5-10 yılda sonuç verir. 40 yıl sonra sonuç verecek önlemler reform diye adlandırılamaz. Olsa olsa yeni düzenleme olarak adlandırılabilir.

 
 
  Bugün 142 ziyaretçi (335 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol